Nara Özgünlük Belgesi ve Özgünlük Kavramı Üzerine
İstanbul, Ağustos 2024.
TDK Sözlük internet sitesini en sık kullananlar belirlense sanırım ön sıralarda yer alırım. Herhangi bir kelime nasıl yazılır, nasıl anlamlandırılır diye sorduğumda başvurduğum adreslerden biri. Çoğu zaman tatmin edici sonuçlar almam fakat denemekten de geri durmam. Özgünlüğü nasıl tanımlıyor diye bakınca “özgün olma, orijinal, kendine özgü bir nitelik taşıyan” ifadeleriyle karşılaştım.
Mimari tüzüklerde bu kavramın yer alması ise 1964 Venedik Tüzüğü’ne kadar gidiyor. Özgünlük bir diğer deyişle “otantiklik” kavramının somut olarak geçtiği ilk konferans. Bugün hala Venedik Tüzüğü, mimarların adeta anayasası niteliğinde başvurduğu kaynak. Restorasyon çalışmaları, tüzüğün maddeleri referans alınarak hayata geçiyor. Tüzükte “…anıtsal yapıların, özgünlüklerinin korunarak gelecek nesillere aktarılması görevimiz…” ve “yapının mümkün olduğunca özgün hali ile korunması, mümkün olduğunca restorasyon ve onarımdan kaçınılması, eğer onarım zaruri ise yapılan müdahalenin ayırt edilebilir olması” gerektiği ifadeleri yer alıyor. İşte tam da restorasyon ilkelerinin özeti niteliğinde maddeler bunlar.
1994 yılında ise Japonya’nın Nara kentinde toplanan uzmanlar özgünlük kavramını tartışmaya açıyor. Vurguladıkları sebep ise küreselleşme ve bir örnekleşme baskısı. Sanırım o günden bugüne küreselleşme baskının yalnızca mimaride değil her alanda arttığı yadsınamaz bir gerçek. Belgeye göre tüm bu baskılara karşı yapılması gereken, insanlığın ortak belleğinin tüm yönlerine saygı göstermek ve onu aydınlatmak. Kültür ve kültürel miras çeşitliliğinin tüm insanlık için yeri doldurulamaz bir duygu ve düşünce zenginliği olduğunu kabul edip, bu çeşitliliğin yalnız korunması değil geliştirilmesini de sağlamak gerekiyor. Yalnızca yapıların maddi varlığı değil bu yapıları meydana getiren teknik, yöntem ve becerilerinin de korunması önemli. Nitekim pek çok restorasyon çalışmasında yapının üstündeki katmanları kaldırınca ustaların bıraktığı izlerle ve uyguladıkları özgün tekniklerle karşılaşıyoruz. Doğru olan teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkan teknikleri kullanmak değil, yapıda tespit edilen teknikleri belgeleyip aynısını uygulamaya devam etmek. Tüm bu bulgular özgünlüğün bir parçasını oluşturuyor. Yakın zamanda Vaniköy Camii’nin yangından kurtarılan parçalarından çıkan özgün birleşim detaylarını görme fırsatım oldu. Yapıya müdahale edilirken ahşap ustalarının aynı teknikleri kullanmaya devam etmesi özgünlüğün sürdürülebilirliği için iyi bir örneği oluşturuyor.
Nara Özgünlük Belgesi özgünlük kriterleri olarak tasarım ve biçim, malzeme ve nesne, kullanım ve işlev, gelenek ve teknikler, konum ve yerleşim, ruh ve anlatım, ilk tasarım ve tarihsel dönüşüm maddelerini sıralıyor. Burada akıllara “rekonstrüksiyon” yani yok olmuş tarihi bir yapının yeniden yapılması bir diğer deyişle “ihya” kavramı geliyor. Bu yapıların özgünlüğünü hangi parametreler ışığında tartışmalı? Bu konuyu ülkemizde yapılan rekonstrüksiyonların dayanakları olan kanunlar eşliğinde anlatmak üzere bir sonraki yazıya bırakıyorum. Son olarak belgeden vurgulanan bir cümleyle bitireyim:
Birimizin kültür mirası, hepimizin kültür mirasıdır.