Bir Tren Garı’nın Müzeye Dönüşümünün Hikayesi veya “Adaptive Re-Use”
Paris, Kasım 2021.
Değişen ekonomik, kültürel ve endüstriyel uygulamalar, demografik değişimler, bakım maliyetlerinin artması, tasarlandıkları ve kullanıldıkları işleve artık uygun olmamaları gibi pek çok sebep yapıları işlevsiz hale getiriyor. Bu durum yeniden işlevlendirmenin yolunu açıyor. Karar alınırken uyumlu bir işlevin seçilmesi için dikkat edilmesi gereken pek çok husus var. Mekânsal düzene saygı duymak, mekânsal bütünlüğe zarar verecek hamlelerde bulunmamak, ölçeği ve binanın çevresiyle olan ilişkisini dikkate almak bunlardan bazıları. Fakat belki de yeniden kullanım söz konusu olduğunda en büyük başarı binanın itibarını koruyup onu sıradan bir kabuğa indirgememekte gizli. Evrensel kriterlere uygunluk açısından en temel prensip ise tersine çevrilebilirlik. Yani yapılan müdahalenin değişen teknoloji ve ihtiyaçlar doğrultusunda günün birinde kaldırılabilir olması. Venedik Tüzüğü yapıların yeniden kullanımı konusunu da elbette ihmal etmiyor:
Madde 5. Anıtların korunması, her zaman onları herhangi bir yararlı toplumsal amaç için kullanmakla kolaylaştırılabilir. Bunun için bu tür bir kullanma arzu edilir, fakat bu nedenle yapının planı, ya da bezemeleri değiştirilmemelidir. Ancak bu sınırlar içinde yeni işlevin gerektirdiği değişiklikler tasarlanabilir ve buna izin verilebilir.
Paris’te yer alan tren garı da yıllarca yolcuları uğurlayıp karşıladıktan sonra işlevini yitirdi. 1898’de inşa edilen d'Orsay Garı 1960’lara gelindiğinde kullanılmıyor, hatta otopark, film seti gibi pek çok farklı işleve ev sahipliği yapıyordu. Böylesi durumlarda akla ilk gelen şeylerden biri de yapıyı yıkmak ve yerine başka bir yapı yapmak olur. Gar için de aynı fikir ortaya atıldı. Garın yıkılması ve Sen Nehri kıyısındaki bu alana otel yapılması planlanmıştı. Fakat halktan gelen tepkiler buna engel oldu. İstasyon binasının müze olarak korunmasına yönelik öneri 1973'te onaylandı. 1979’da başlayan çalışmalar müzenin açıldığı 1986 tarihine kadar sürdü.
Yeniden kullanım söz konusu olduğunda yapının ruhuna zarar vermeden dönüştürmek öncelikli olmalı. Bir yapıya girildiğinde sizi karşılayan geniş bir kubbeyi bölme duvarlarla görünmez kılmak, o yapının özgünlüğüne ve hissiyatına zarar verir. Bu nedenle yeni işlevin gerektirdiği elemanlar, en az müdahale gerektirecek şekilde ölçeğe uyumlu olarak eklenmeli. Musée d'Orsay için eklenen katlar ve bölme duvarlarda bu hassasiyetlere dikkat edildiği görülebilir. Aslında dönüşüm sırasında belki de uygulamacıları en çok zorlayan konulardan biri gerekli konfor koşullarını sağlamak oluyor. Bir gar yapısı için iklimlendirme veya ses kontrolü pek de önemli sayılmazken bir müze için en kritik konular olabiliyor. Nitekim bu yapıda da havalandırma ve akustik için mevcut yapı malzemeleri üzerinden yeni tasarımlar yapıldı. Yeniden modellenen dekoratif elemanların bazılarına havalandırma delikleri yerleştirildi, zeminde su yalıtımı sağlandı ve titreşim önleyici malzemeler eklendi. Restorasyon çalışmasının mimarlarından biri ise aslında bizim için tanıdık bir isimdi. Eyüpsultan'da yer alan Feshane'nin de mimarı olan Gae Aulenti. Bir kadın mimarın eli Paris'ten Eyüpsultan'a kadar uzanmış dersek yanılmış olmayız belki de.
Tüm bu yapım sürecinin ardından müze, 1986'da açıldı ve o tarihten beri Paris'in en önemli ziyaret mekanlarından biri olmaya devam ediyor. Gardan kalma saatin gölgesinde Van Gogh'un Yıldızlı Bir Gecesi'nin (Starry Night Over the Rhone-1888) seyrine dalmanın unutulmaz bir deneyim olduğunu da son olarak not düşmek isterim.